28 Eylül 2015 Pazartesi

-ÖZGÜR DÜŞÜNCE VE BAĞIMSIZ ÜNİVERSİTE

Büyük şair Fuzuli'nin dediği gibi "söylesem tesiri yok sussam gönlüm razı değil" ama yazmadan duramayacağım. Eğitim öğretimdeki eksiklerimiz her yıl yüzümüze çarpılıyor. Deve misali. Neresinden bakarsanız bakın doğru değil, düzgün değil.


Zaten her yıl sistemle oynayarak, düzgün ve doğru bir eğitim sistemi de kurulamaz. Bir eğitim sistemiyle bir de şehir planlarıyla sürekli oynamamak gerekir. Uzun vadeli planlama her ikisi de için de şart…
Her yıl değişen bu yapıyla Türkiye'nin bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta, sporda, ekonomide ilerlemesi, zirveye oynaması mümkün değil.
Batı neyle ilerledi? Topla, tüfekle değil. İlkin fikir üretilmeli. Sonra eyleme geçilir. Bütün teknolojik gelişmenin temeli bilimdir. Bilim bulur, sanayi üretir. Gelişme böyle sağlanır. Batı, özgür düşünce ve bağımsız üniversiteyle ilerledi. Galileolar, Brunolar, Newtonlar, Spinozalar olmasa batı medeniyeti olur muydu? Batı gelişirken, üniversiteleri oluştururken, eski Yunan’dan da eski Roma’dan da İslam medeniyetinden de yararlandı. Tabiri caizse her bir çiçekten arı gibi öz topladı. Bunlardan bal üretti.
Özgür düşünce olmadan eğitim, üniversite olmaz. Üniversite olmadan da gelişme olmaz. Kim ne derse desin. Osmanlıyı bitiren, üniversiteyi kuramamasıydı. İmparatorluklar tabii ki devrini tamamlayacak, milli devletler kurulacaktı. Fransız İhtilali bu yolu açmıştı. Bundan kaçış yoktu. Fakat, imparatorluklar sona ererken, Osmanlı gibi tamamen tükendi mi? İngiltere, Fransa, Hollanda ve Belçika’nın durumu ortada. Zenginliklerinden hiçbir şey kaybetmediler. Yüklerinden kurtuldular. Sömürgecilikte geri kalan, ulusal birliklerini gecikmeyle kuran Almanya, İtalya da ortada. Onlar da çok şey kaybetmedi. Hatta Rusya, İspanya, Portekiz bile bizden çok daha iyi durumdalar.
Bizi imparatorluktan hiçliğe gitmekten Cumhuriyet ve onu kuran kadrolar, Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve o zaman savaşmış atalarımız kurtardı. Bu değerli kurucular ve Milletimiz büyük devletlerin çizdiği kadere razı olmadı. Yoksa yoktuk.
Üniversiteler batıda 1100'lü yıllarda kurulurken, Osmanlı 800 yıl geç kaldı. Her ne kadar Fatih Sultan Mehmet zamanına kadar dayandırılsa da İstanbul Üniversitesi'nin kuruluşu 1900 yılıdır. Modern anlamda kuruluşu ise 1933 yılında üniversite reformuyla olmuştur. Paris Üniversitesi bir yana ondan 800 yıl sonra kurulmuş İstanbul Üniversitesi diğer yanda. Yine de geldiğimiz nokta hiç de kötü değil.
Peki orta öğretimimiz iyi mi? Ne gezer. Okullarda fen bilimlerini ilk kez 1620’lerde Genç Osman'ın okuttuğu söylenir. Ne kadar doğrudur bilmem ama Paris Üniversitesi’nden neredeyse bir 500 yıl sonra. Bilim olmayan bir eğitim yuvası olur mu?
Bütün yük sınıf öğretmenlerinin üzerinde olduğu ve çok da fazla araç gereç, laboratuvar istemediği için eğitimde en iyi işleyen bölüm ilkokullar olarak görünüyor.
Bugün bakın milli gelirinden eğitime en fazla para harcayan, bilim dergilerinde en fazla makalesi yayınlanan ülkeler, en gelişmiş ülkeler. Bir ülkenin gelişmiş olup olmadığını milli gelirinden eğitime ayırdığı paydan rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Ülke olarak biz, bilimdeki yerimizle övünüyoruz. Ama nüfusu bizimkinin sekizde biri olan bir İsveç, bizden çok daha ilerde
Yerimiz çok da iyi değil
Türkiye, rekabette, bilimsel araştırma kurumlarının kalite sıralamasında, şirketlerin Ar-Ge harcamalarında, bilim insanı ve mühendisi mevcudiyetinde, faydalı model ve patent sayısında ilk 40 ülke içine giremiyor. Bazı alanlarda ilk 60’a da giremiyor. Nüfustaki sıralamamızı düşünürsek, yerimiz çok da iyi değil.
Bütün bunlara rağmen, 1,5 milyarlık İslam dünyasında, Türk vatandaşları olarak bilimde en öndeysek, bizim bilim adamlarımız alanlarının en iyileri arasındaysa, bu Cumhuriyetin başarısıdır.

28 Eylül 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder