Kırmızı bence renklerin şahıdır. Son derece kışkırtıcı ve saldırgan… Kadınlar kışkırtıcılığını gayet ustaca kullanırlar. Ruj, oje, allık temelde kırmızıdır. Makyaj kızıl ile karadan oluşur. Zıt renkler, muhteşem bir güzellik çıkarır. Kırmızı renklere bezenmiş bir elbise içindeki kadın kışkırtıcı değil midir? Bundan dolayı Hint diyarında gelinliklerin çoğu kırmızı kumaşlardan yapılmaz mı? Gene Wilder, Kırmızılı Kadın, The Woman in Red filminde bunu gayet iyi kullanmıştır. Polonyalı sinema dahisi Krzysztof Kieślowski’nin üç renk filminin (Trois Couleurs: Rouge) bir rengi de kırmızıdır.
Saldırganlığının temelinde kan rengi olması yatar. Kırmızıdan korkulur. Kanı çağrıştırır. Kan, ölüm demektir.
Tek kırmızı kan mıdır? Şaraba ne demeli. Atilla İlhan boşa dememiş, An Gelir şiirinde. “Şarabın gazabından kork. Çünkü fena kırmızıdır. Kan tutar/tutan ölür” diye…
Büyük Fransız yazar Stedhal’ın, sadece içeriğini değil adını da çok sevdiğim “Kızıl ile Kara” kitabında, kızılla askerleri, kara ile rahipleri anlatır. İki dünya görüşünü çarpıştırır.
Parlak kırmızı rengin adı olan kızıl sadece renk midir?
Kızıl, solun da sosyalizmin de simgesidir. Sosyal demokrasi merkeze gelerek pempeleşmiş, kızıllığından çok şey kaybetmiştir.
Bu toprakların en fazla itilmiş, kakılmışı, dağlara sürülmüşü, hor görülmüşü, ötekileştirilmişi, katliamlara uğratılmışı, yakılmışı Alevilerin de simgesi kızıldır. Kim ne derse desin, rahatsız olanlar olsun Kızılbaş tabiri Alevilere, Alevi tabirinden çok daha fazla yakışıyor. Kızılbaş sanki sol, kırmızı, Alevi ise sanki pembeleşmiş, kızıllığından çok şey kaybetmiş sosyal demokrasi gibi. Alevi, bir düzeni simgelerken, Kızılbaş sanki başkaldırıyı tanımlıyor.
Bir de Güller Savaşı vardır. Fransa ile İngiltere arasında 1337-1453 yılları arasında süren Yüzyıl Savaşları olarak adlandırılan ve İngilizlerin Kuzey Fransa’yı işgal etmesine yol açan savaşların ardından meydana gelen Güller Savaşı.
Yüzyıl Savaşlarının dönüm noktası, Fransa’nın kurtuluş sembolü genç kız Jeanne d’Arc’ın, Paris’i İngilizlerden kurtarmaya çalışırken esir düşmesi ve 1431’de suçlu bulunarak canlı canlı yakılmasıdır. Bu olay Fransız halkını kralın etrafında birleştirmiş ve Yüzyıl Savaşları’nı kazanmalarına ve İngilizleri ülkelerinden atmalarına yol açmıştır.
Tabii böyle bir olay olunca İngiltere’de iç savaşın koşulları da meydana gelir. Savaşın kaybedilmesinin sorumlusu olarak görülen kralın yandaşları ile karşıtlarının savaşı. 1455-1485 arasında simgesi beyaz gül olan, kral karşıtı York ile simgesi kırmızı gül olan kral taraftarı Lancaster hanedanları arasındaki taht savaşlarını, kırmızı gül kazanmış Lancaster’lardan Henry Tudor tahta geçerken, York’ların kızıyla da evlenmiş. Anlaşılan İngilizler daha o zaman diplomasiden iyi anlıyorlarmış. Bir evlilik ve 30 yıllık iç savaşın sonu.
Futbolda da kırmızı çok kullanılır. Kızıl şimşekler. 1960’ların sonları, 1970’lerin başlarında futbola damga vuran Eskişehirspor kasırgası… Peki Kızılyıldız’ı kimse unutabilir ki? Yugoslav ekolunu yaratan efsane futbol takımı.
Kırmızı ve beyaz Türk milli futbol takımının da klasik formasıdır ve öyle Turkuaz gibi renklere göre çok daha kişilikli, unutulmaz ve mağrur bir formadır. Turkuaz bana fazla profesyonel, paracı, zengin gelir. Kırmızı ve kızıl daha halk rengi… Ben futbolun ezilenlerin sesi, başkaldıran olmasını, isterim. Bana göre futbol amatör olursa ezilenin yanında futboldur.
Para her şeyi olduğu gibi futbolu da bozmuştur. Amatör futbolun nasıl bir şey olduğunu görmek istiyorsanız “Cehennemde İki Devre” filmini ama o siyah beyaz 1963 tarihli Macar filmini izleyin. Görün futboldaki mücadeleyi, azmi, ölümüne oynamayı… Halk tarafında olduğu için Galatasaraylı Metin Kurt’u da severim. Bir ropörtajında, “halka en yakın yer neresi? Çizgi. Ben de çizgide beklerdim. Antrenör ve idarecilerin olduğu tarafta oynamayı sevmiyorum. Kapalının önünde oynamamak için bir devre sağ açık, bir devre de sol açık oynardım” dediği gibi futbolcu halkın tarafında olmalıdır.
Kızıl, kadınlara saç rengi olarak da çok yakışır. Az bulunurlar. Bir yerde okumuştum. MC1R adı verilen bir gen mutasyonu sebep oluyormuş. Şu mutasyonun yaptığına bak, farklılığı ortaya koymuş. Kızıl saç, dünya nüfusunun sadece yüzde 1’nde görülüyormuş. Sanırım İrlanda’da daha fazla. Bir de çoğunlukla çilli olurlar. O da bir farklılık. Farklı güzeldir. Buna mutasyon da sebep olsa, az olan değerlidir. Kadınlar saçlarını hemen her renge boyadıkları ve asıl saçlarının rengini kendileri bile unuttukları için, saç rengiyle ilgili tanımlamalarına bir de ek yaparlar, “doğal kızıl”, “doğal sarışın”.
“Allı pullu giyinme” diye bir tabiri de duymuşsunuzdur. Burada anlatılan sadece kırmızılı giyinme anlamına gelmez. Rengarenk giyimi karşılar.
Çoğunlukla çıplak tasvirlerini gördüğümüz Havva da Adem’i kırmızı bir elmayla kandırmamış mıydı?
Kırmızı gözün görebildiği en düşük enerjiye sahip ışığın rengiymiş, gel de inan. Mavi ve sarıyla birlikte üç ana renkten biri olan kırmızının çevresinde yarattığı enerjiye ne demeli?
“Dünyada başka renk yoktur. Hepsi mavinin çocuklarıdır” denilse de, kırmızı renklerin şahı olmayı fazlasıyla hak ediyor. Bir de kızıl olursa değmeyin keyfine…
19 Mayıs 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder