23 Şubat 2017 Perşembe

-NİSAN YAĞMURLARI

Bazıları gibi, bahara, ilkbahara, Nisan ayına bir takıntım hiç olmadı. Nisan’ı ilkbahar olduğu için değil, Nisan yağmurları, muhteşem gökkuşakları için severim. Bazıları yağmuru eziyet görse de en azından gökkuşağının var olması için yağmura katlanmak gerektiğini bilirim. Asıl sevdiğim sonbahardır. Hüznü tercih ederim.


Sosyal biri olsam da hüzün ve yalnızlık beni büyüler. Kendine çeker. Belki de sürekli bir iletişim içinde olmayı gerektiren, yalnızlığı mumla aradığınız mesleğim ve çalışma ortamlarım nedeniyledir.
Yalnızlığa da hep özlem duymuşumdur. Buna karşın yalnızlığı istediğim de şüphelidir. Yalnız kalmak, belki de bana göre değil. İnsan bir şeye ulaşamaz ve sürekli onu ister ya… Aslında ulaşmak istediğinden değil, ulaşma ihtimali, insanı cezbeder... Ulaşılırsa özlem sona erer. 
Ezelden beri bu güzel dünya ulaşılamayan, kavuşulamayan ne aşklar görmüştür. Ulaşamayan aşıkların gözünde dünya da güzelliğini yitirmiş, kahır yeri haline dönüşmüştür. Büyük hikâyeler bunlardan çıkar.
Normal olanı anlatarak hikâye yazamazsın. Farklı bir şeyler olmalıdır. Çoğunluğun yaşadığı ilginç değildir. Mutlu sona ulaşmak, hikâyeyi bitirir. Filmlerin mutlu sonla bitmesi bundandır. Sinemayı yaratanlar, bunu çok iyi kullanırlar. Filmin sonu belirsizse, bilin ki devamı çekilecektir. Bir yıl döngüsünün sonuna geliyoruz.
Yeni bir başlangıç tabii ki 1 Ocak’ta olmamalıdır. Kışın ortası niye yılın başı olsun ki? Yılbaşı ilkbaharla başlamalıdır. İlkbahara girerken de bitmelidir. Batılıların mevsim ayrımı da bize çok uymuyor gibi.
Bence bahar, 1 Nisan’da değil, 21 Mart’ta başlıyor. Yeni bir doğuş, yeni bir canlanma… İster 21 Mart’ta başlasın, isterse 1 Nisan’da fark etmez, Nisan ayı her zaman baharın temsilcisidir.
Alevilerin yedi ulu ozandan biri saydıkları Şah Hatayi, meşhur şiirinde diyor ya…

Ezel bahar olmayınca
Kırmızı gül bitmez imiş
Kırmızı gül bitmeyince
Dertli bülbül ötmez imiş.

Bazı şeyler için baharı beklemek gerekir. Bahar kelimesi gibi Hatayi de İran’ın şahıdır.  Ben ne bekliyorum ki bahardan. Kışın sona ermesini mi? Hüznün bitmesini mi? Hiç de değil. İlkbaharın hüzünlü olmayacağının garantisi mi var?
Beklentimiz bir şeylerin değişmesi… Ulaşmak mümkün mü? Kimin söylediğini tam olarak bilmediğim güzel bir söz; “Asla birilerin umudunu kırma, belki de sahip oldukları tek şey odur” der ya umudumuz, özlemimiz sürsün yeter… Bu da çok görülmemeli.
Sona ulaşacağız, mutlu mu mutsuz mu göreceğiz. Kim korkar… Sonuca da hazırız. Şems-i Tebrizi diyor ya “Sen ol da; ister yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne, kahrın da…”

23 Şubat 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder