Hayatın kaynağı. Yaşam onunla var. Bundandır insanlık uzayda harıl harıl su arıyor. Amaç suyu, yeni bir dünyayı bulmak... Gram su bulsak, buz, hatta kurumuş su yatağı, başta NASA olmak üzere herkes heyecanlanıyor. Çok sayıda haber, makale, konferans ardı ardına sıralanıyor.
Herkeste bir heyecan bir heyecan… Uzmanlardan peş peşe açıklamalar geliyor: “Acaba, ilkel düzeyde de olsa canlı hayat var mı” sorusuna cevap aranıyor.
Dünya, Güneş Sistemi’nin en güzel gezegeni… Belki de Güneş Sistemi’nin de içinde olduğu Samanyolu Galaksisi’nin...
Uzaydan çekilmiş fotoğraf ve görüntüler dünyanın eşsiz güzelliğini gözler önüne seriyor. Venüs yanında bir hiç... Güneş sistemindeki diğer gezegenler toprak, metallerin değişik tonlarında görünürken, yerküremiz mavi, beyaz, yeşil, kahverengi boyalarla süslenmiş, narin, kırılgan, hassasiyetle korunması gereken bir sanat eseri. Masmavi bir bilye gibi… Göz kamaştırıcı… Dünyayı uzaydan ilk gören insan Rus kozmonot Yuri Gagarin’in ağzından şu dizeler dökülmüş, “Dünya masmavi görünüyor. Ne kadar da muhteşem. İnanılmaz!”
Güneş aydınlatınca, sudan mavi rengini, bulutlardan, buzullardan beyaz rengini, bitkilerden, ormanlardan yeşil, topraktan kahverengini rengini alan gezegenimize mavi rengini veren 1,4 milyar kilometreküplük sudur. Bu suların yüzde 97,5’i okyanus ve denizlerde tuzlu su olarak, yüzde 2,5’i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunuyor. Bu yüzde 2,5’luk suyu da kullanamıyoruz çünkü bunun yüzde 90’ı kutuplarda buz olarak veya yer altında tutuluyor.
Gezegen yüzeyinin 70’den fazlası suyla kaplı. İnsan vücudunun yaklaşık yüzde 70’i de su. İşin ilginci, insanda bulunan suyun yaklaşık yüzde 70’i de hücrelerde tutuluyor. Hepsi yüzde 70…Susuz yaşama en çok 12 gün dayanıyoruz. Oysa yemek yemeden en az 5 hafta yaşıyoruz. Oksijensiz yaşayan bakteriler var ama susuz yaşayan yok; fakat herkesin istediği kadar su da yok. Çünkü, dünyanın su dengesi bozuk…
Bilinen bir fıkradır. Nasreddin Hoca’nın cevizleri çocuklara paylaştırması gibi, çoğu şeyde olduğu üzere su da dünyamızda eşit dağıtılmamış. Kimi ülke su içinde yüzerken, kimisinde çok az su için insanlar birbirine giriyor. Çünkü olmayan su her şeyden değerlidir. Değeri sadece hayatla ölçülür.
Şimdi nasıldır bilmem ama kırsal kalabalıkken, Anadolu’da köylerde en büyük kavgalar su yüzünden çıkarmış. “Yok sen tarlanı fazla suladın, yok ben yeterince sulayamadım” diye başlayan tartışma, kavgaya dönüşür, bazen mahkemede bazen de mezarda bitermiş. Şaka değil, su yüzünden az cinayet işlenmemiş bu ülkede.
Herkese izlemeyi tavsiye ederim. 1963 yılında, 16 yaşındaki Hülya Koçyiğit ile Erol Taş’ın başrol oynadığı, büyük üstat Metin Erksan’ın, yine yazın dünyamızın en büyüklerinden Necati Cumalı’nın aynı adlı hikayesinden uyarlayarak senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Susuz Yaz” filmi, suyu ve insan ilişkilerine etkisini çok iyi anlatır. Nitekim mükemmel bir film olarak, Türk sinemasının ilk uluslararası ödülünü de Berlin’de Büyük Ayı ile almıştır. İlginç olan filmin özgün müziğini, Topkapı filminin müziğini de yapan Oscar ödüllü Yunan besteci Manos Hacidakis bestelemiş.
İnsan, Leyla ile Mecnun’u da düşünmeden edemiyor. Mecnun, çölü geçerken acaba en çok suyu mu Leyla’yı mı arzu etmiştir.
Suyun adil dağılmadığını genel olarak biliyoruz. Ama bu dağılımdaki adaletsizliğin boyutlarının çoğu kişi pek farkında da değil. History Kanal’da yayınlanan “Dünya Nasıl Oluştu” belgeseline göre, dünyanın en kurak çölü olan ve Ölüm Vadisi’nden 50 kat daha kuru, 3 yılda bir damla diyebileceğimiz kadar çok az yağmur yağan, son 15 yılda ortalama yılda 1 milimetreden az yağmur düşen ve yağan yağmurun 100 yılda bir kahve fincanını ancak doldurabildiği Şili’deki Atacama Çölü bu dünyadadır. Verilere göre, yılda 12 bin milimetre yağış düşen Hindistan’daki Çerapunçi de bu gezegendedir.
Sonuçta yaşama su karar verir, yaşam suya değil. Bir Kızılderili atasözünde dediği gibi, “sular yükselince balıklar, karıncaları yer… Sular çekilince de karıncalar balıkları… Bugünkü üstünlüğüne güvenme! Kimin kimi yiyeceğine ‘suyun akışı’ karar verir”.
2 Eylül 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder